HACER NİNE

Türk kadını vatana hizmette, asla erkeğinden geri kalmamış, hatta
ondan ileri olmuştur. Göz bebeği evlâtlarını vatan uğrunda şehit vermeyi
şereflerin en yücesi kabul edip, acılarını içine gömmesini bilmiştir. O, kimi
zaman kocasını ve evlâtlarını cepheye gönderip evinin nafakasını tek başına
çıkaran, kimi zaman cephane taşıyan, kimi zaman yaralıların yaralarını saran,
kimi zaman da cephede bizzat savaşan kahramanlık, sevgi ve şefkatin
temsilcisi Türk anasıdır.
Aşağıdaki anekdotun kahramanı “Hacer Nine” kocasını, evlâtlarını ve
torunlarını şehit vermiş, şehitlerin sevgisini, ATATÜRK sevgisiyle
özdeşleştiren yüce Türk kadınının temsilcisidir. O Türk kadını ki vefa,
sevgi,duygu, özveri ve akıl ile beslenen sağduyusu ve sezgisi ile
ATATÜRK’ün Türk ulusunun yüce değerlerini kişiliğinde temsil ettiğini görmüş,
oğul, kardeş, anne, baba ve millet sevgisini onun şahsında yüceltmiştir:
Hacer Nine yine bunalmıştı. İçi içine sığmıyordu. Beş gözlü evinin içi
yine birkaç gündür zindan kesilmişti. Düşündükçe yüreği yerinden kopuyordu.
Yetmiş yaşındaki bu kimsesizlik ona büsbütün koymuştu.
Kocasını Yemen’de kaybetmişti. Bir oğlu Balkanlar’da, ikisi de çöllerde
kalmıştı. Bir gelini ile üç torunu vardı. Gelini hastalıktan öldü, torunlarının biri
de Büyük Muharebe’de şehit düştü. Birisi İkinci İnönü’den dönmedi.
En son torununu da Sakarya’ya gönderdi. Bir gün haber aldı ki en son
delikanlısı da Duatepe Muharebesi’nde öteki ağalarının yanına göçüp gitmişti.
Çok ağladı. Fakat, Sakarya Savaşı kazanıldı haberi gelince ağlaması
durdu, gülmeye başladı.
Ondan sonra vakit vakit böyle bunalırdı. Ve her bunalışında çarıklarını
çeker, değneğini alır, Ankara’nın yolunu tutardı. Bu sefer de öyle yaptı.
Saatlerce yürüdükten sonra ikindide Ankara’ya geldi, doğruca gitti, Büyük
Millet Meclisinin kapısı önünde durup çömeldi.
Aradan biraz vakit geçti, sordular:
-Nine, ne istiyorsun?
-Hiç, hiçbir şey.
-Ya neden burada duruyorsun?
-Onun gözlerini görmek için çıkmasını bekliyorum.
-O dediğin kim?
-Gazi Paşa.
Sonunda hikâyesini anlattı ve dedi ki:
-İşte böyle, ara sıra çok bunaldıkça buraya gelirim. O, Millet
Meclisinden çıkarken gözlerine bakarım. Mavi gözbebeklerinde bütün
şehitlerimin gözlerini görür gibi olurum. Sonra içime bir ferahlık dolar, kalkar
köyüme giderim.
.
Aka Gündüz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder